Türkiye’nin dört bir yanının gerek tarih gerekse doğal güzellik bakımından bir hazine özelliği taşımasının yanı sıra, gastronomi cenneti olarak nitelendirilebilir. Doğusundan Batısına, Kuzeyinden Güneyine oldukça farklı, kendine has ve zengin bir kültüre sahip, akademik tezlere konu olan Türk mutfağı başlı başına bir araştırma konusu olsa da, biz bugün sizler için konuyu biraz daha daraltarak, Ege mutfağını, hafif ve lezzetli yemeklerini mercek altına alacağız. Keyifli okumalar...
Ülkemizin doğal güzellik ve yaz turizmi bakımından en ilgi çekici bölgelerinden biri olan ve adeta bir elmas olarak nitelendirebileceğimiz Ege Bölgesi, yöresel lezzetleriyle de gezginler için damaklarda unutulmaz hatıralar bırakıyor.
Ege denince akla tabii ki öncelikle lezzetli ot yemekleri geliyor. Zeytinyağının enfes kokusuyla ve aromasıyla harmanlanarak yapılan tazecik ot çeşitlerinden bir yiyen bir daha tadına doyamıyor. Kendine has bitki örtüsü ve iklimi sayesinde yetiştirilmesi zor olan ot çeşitleri burada kendiliğinden bitiyor, yöre halkı bu yabani otlarla oldukça hafif, yaz günlerinde serinletici ve doyurucu yemekler ortaya çıkarıyor. Sıcak ve nemli havalar nedeniyle yaz aylarında et yemekleri pek tercih edilmese de oldukça ünlü et yemekleri de yörenin yemek kültüründe mevcut. Tüm bunların dışında hafif ve lezzetli tatlılarıyla ve yer yer hamurişleriyle Ege bölgesi oldukça zengin bir mutfağa sahip.
İzmir köfte, şambali gibi Ege mutfağı ürünlerini hepimiz duymuşuzdur. Peki bunların biraz daha ardında kalmış diğer lezzetler nelerdir? Gelin, bu şahane yemeklerden bazılarına hep birlikte göz atalım.
Sabahın daha erken saatlerinde, Ege’nin o ince rüzgarı efil efil eserken, güneşten bile önce uyanıp toplar yöre halkı bu çiçekleri. Tam bu anda kabak çiçeğinin bir lezzet şölenine dönüşme yolculuğu başlamış olur.
Çiçeklerin çok ince olmasından dolayı küçük ve narin hareketlerle yıkanır, taç yaprakları ve dikenleri alınır. Ardından hepimizin yakından bildiği sarma ve dolma harcı hazırlanarak özenle doldurulup yavaşça kapatılır. Kısık ateşte sakin sakin pişirilen bu dolmalar, sarımsaklı yoğurt veya limon suyu eşliğinde servis edilir. Çok hafif, çok etkili. Sadece bu yemek bile Ege mutfağının bir özeti gibidir aslında.
Ege Bölgesi’nde genellikle salatası yapılarak ve meze olarak tüketilen deniz börülcesi, zeytinyağlı yemek olarak da sofralarınıza harika bir renk ve lezzet katabilir. Ancak biz bugün salatasından bahsedeceğiz.
Tuzlu, ekşi bir tada sahip deniz börülcesi toplanıp suda haşlandıktan sonra limon, zaman zaman sarımsak ve tabii ki Ege yemeklerinin vazgeçilmezi olan zeytinyağı ile tatlandırılır. Buraya kadar bile oldukça ferahlatıcı bir lezzet olarak sofralarımıza ulaşan deniz börülcesi salatasına bir de yoğurt ve domates sosu dokunuşu yapılırsa, ortaya oldukça özel bir lezzet çıkar. Meze olarak yörede oldukça yaygın yapılan bu tarif, içerdiği düşük kalori, doyurucu özelliği ve hafifliğiyle öğün olarak da tüketilebilir. Yörede tuzot yahut kurşun otu diyede adlandırılan bu otu temin edip, bu salatayı mutlaka denemenizi tavsiye ediyoruz.
Yine bir Ege lezzeti, yine bir zeytinyağlı. Merak etmeyin listedeki son zeytinyağlı yemeğimiz. Ancak bahsetmesek olmaz zira, “bostanın ulusu, yücesi” demişler bu ota. Tabii bu yemeğin bir fazlası daha var, kuzu eti...
Papatyagillerden ve Akdeniz iklimine özgü bir bitki olan Şevketi Bostan, yörenin en namlı otlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Dikenlerinden narince ayıkladıktan şifasını ve lezzetini arttırmak için önce soğuk su ve limon suyu karışımının içine konuluyor. Başka bir tavada, zeytinyağında kavrulan kuzu eti ve arpacık soğanların üstüne sıcak suyla beraber ekleniyor şevketi bostanlar.Un ve limon suyu ile terbiye edilip yumuşayana kadar pişirilince son dokunuş. olarak tuz ve karabiber ekleniyor. Sonrası? Sonrası lezzet...
Yörenin nadir ünlü et yemeklerinden, ancak "ben kebap sevmem" diyeni dahi kendine hayran bırakabilecek kadar lezzetlidir çökertme kebabı.
Öncesinde jülyen biçimde doğranan ve zeytinyağlı bir sosta marine edilen dana bonfile veya biftek dilimleri kavrulur, incecik dilimlenmiş ve sarımsaklı yoğurt gezdirilmiş patates kızartmalarının üstüne usulca yerleştirilir. Ardından buram buram kokan bir domatesli sos ile son dokunuş yapılarak servise hazır hale getirilir.İsteğe göre çıtır çıtır pidelerle ve yeşil biberlerle süslenir, damak çatlatır, arada akıllara gelir. Genellikle akşam yemeklerinde sunulan bu lezzet patlamasının Ege’nin nadir kebaplarından biri olması sebebiyle de özel bir yeri vardır. Diğer yemeklere nazaran daha aşina olunan bu lezzeti denemediyseniz şiddetle tavsiye ediyoruz.
Buğday, nohut, et ve tereyağının efsanevi buluşması keşkek... Ülkemizin bir çok yöresinde olduğu gibi Ege’de de özellikle düğünlerin vazgeçilmez aktörü olarak karşımıza çıkıyor. Yöresel olarak geniş ve derin kazanlarda pişirilir, pişerken acıktırır kendileri. Basit ama çok etkili, çok lezzetlidir. Biz de düğünlerde nasıl yapıldığından bahsedelim.
Bir gün önceden haşlanmış olan buğday ve nohutlar süzülür, kazanlara alınır, lapa haline gelinceye kadar kaynatılmaya devam edilir. Hazır olunca tahta bir kaşık yardımıyla ezerek tabaklara alınır. Bu noktadan sonra partiye katılır önceden haşlanmış etler. Ardından da bitirici vuruş yapılır, kıpkırmızı bir tereyağı... Daha fazla anlatmaya bile gerek yok bizce.
Zeytinyağlıları, dolmaları, yemekleri konuştuk, mezeleri konuştuk. Ancak Ege’de gün sonu raporu bizce tatlı ile alınmalıdır. Hal böyle olunca, tatlılara değinmeden de olmuyor. Gelin birlikte bir göz atalım.
Aydın denilince akıllara ilk gelen meyvelerden biri de incir. Özellikle kuru incirin bölgede ne kadar yaygın üretildiğini ve tüketildiğini söylemeye bile gerek yok. Haliyle incir kullanılarak harika tatların türetilmesi de hiç sürpriz olmuyor. Ege’nin ferahlatıcı ve lezzetli incir tatlısı nasıl mı hazırlanıyor? Birlikte bakalım.
Kuru incirler ıslatılır, ıslanan incirler püre haline getirilir sonrasında bir taraftan hazırlanan süt, şeker, vanilya ve nişasta karışımına ilave edilerek karıştırılır, lezzetler birbirine geçer bu anda, hatta zaman zaman doğallık ve hafiflik bozulmasın diye şeker bile kullanmaz Egeliler, doğal olduktan sonra incir oldukça yeterlidir onlara. Beş dakika daha kaynatıldıktan sonra kaselere dökülüp mayalanmaya bırakılır, işte bu aşamada uyuturlar Aydın’ın güzelim incirlerini. Üç saat mayalanır, üç saat de soğukta uyur. Ardından sunulur, afiyetle yenir, lezzetine doyum olmaz.
Ege mutfağı zaman zaman kalıplara karşı çıkıyor, efeleniyor. Enginardan tatlı olur muymuş hiç? Dediğinizi duyar gibiyim ancak Egeliler yapmış, olmuş bile. Bu kadar bitki yetişince, bu kadar sebze tüketilince, zaten başlı başına ilginç olan EgeBölgesi’nin mutfağı daha da ilginçleşiyor. Ancak denemeden karar vermeyin. Hemen anlatalım nasıl olduğunu...
Enginar çanakları tencerede çubuk tarçın, karanfil, su ve limon suyuyla pişiriliyor. Yarım saat sonra enginarlar süzülerek başka bir tencereye alınıyor ve çanakların ortalarına şeker serpiliyor. Su ile tekrar kaynatılırken tekrar şeker ve rendelenmiş havuç ilave ediliyor. Pişecek gibi olduğunda toz tarçın atıyorlar üstüne, yumuşayınca da ocaktan alıyorlar. Havuçlu bir harç ve kaymak bombayı patlatıyor. Düşünüldüğünden oldukça daha lezzetli bir tatlı ortaya çıkıyor. Demiştik ya, kuralları yıkıyorlar tatlı konusunda bazen... Denenmesi tavsiye edilir.
Ülkemizin sıcak coğrafyalarında oldukça sık yapılıp tüketilse de nazilli kar helvası coğrafi işaretiyle birlikte de bu yöreye ait. Genellikle bölgede seyyar satıcıların gözde ürünü olarak dikkat çeken kar helvası için oldukça az malzeme gereklidir. Kar (yoksa kar haline getirilmiş buz) ve meyve özlü bir şerbet. Bardak yahut kaselere karlar konulur, üstüne karadut veya muadili şerbet, öz yahut meyve şurubu gezdirilir. Hem aşırı lezzetlidir, hem yaz aylarında hayat kurtarıcı, ferah bir tatlıdır. Yoksa içecek mi demeliydik, bilemiyoruz. Ancak yöreye yaz ayında gittiyseniz mutlaka tadına bakmalısınız.